Boyun, uzunluğun ne ise ideal kilo o olmalı derlerdi. 170 cm isen ağırlığın 70 kg olmalı. Bunu yanlış anlayıp Boyun 180 cm ise ideal kilon 180 olmalı diye algılayıp yedikçe yedik…kiloları aldıkça almaya devam ettik. Sonra birileri sen yanlış anlamışsın Boyunun ölçüsündeki ilk (1) hanesini dikkate almayacaktın… Ben yanlış anlamışım… Şimdi ne yapmam gerekiyor… Şaka biryana hareketsiz yaşam ve gereksiz fazla beslenme zaman içinde aşırı kilolar ile başımıza sorun çıkarmaya başlar.
Çevredeki insanlar,arkadaşlar, gazeteler , televizyonlar yüzlerce seçeneği sunarlar… Böyle yap tığ gibi olursun, şöyle diyet yap kısa zamanda filinta gibi olursun, mideni diktir,ağzını diktir, aç kal, koşabildiğin kadar koş, eksersiz yap, pilates yap, atla,zıpla , bol su iç, doktora git,bilimsel beslen… Kısa bir araştırmada 2-300 diyet bulmak mümkün…. bu kadar seçenek arasında gözleriniz karardı , başınıza ağrılar girmeye başlamış olmalı, belkide sıkıntıdan iştahınız bile açılmış olabilir…gelde yeme diyeceksiniz…
Önerim sıkıntıya girdiğinizde yemek yada herhangi birşey yemeyin… sadece su için ve basit eksersizler yapmaya başlayın bu sizin için en önemli aşamalardan biridir.
İhtiyacınız olmayan enerjiyi almayın…
İhtiyacınız olmayan enerjiyi vücut yağa dönüştürülüp saklanır.
Neden şişmanlıyoruz ? sorusunun önemli cevaplarından biri budur.
Günde 100 gr yağ yapacak kalori fazla aldığımızı düşünelim. Bir ayda 30 gün x 100 gr = 3000 gr yani 3 kilo yapar. Tam tersini yapalım günde 100 gr yağ eksiği verecek kalorili beslenelim 30 günde 3 kilo yapar…Ayda 3 kilo vermemiz mümkün gözüküyor.
İhtiyacımız olmayan gıdaları, atıştırmalıkları ara öğünleri, ekmekleri düşünmeden aldığımızda bir bakmışsınız vücudunuzda 15-20 kilo yada fazlasını taşımak zorunda kalmışsınız. 20 kiloyu anlamak için büyük bir su bidonunu dolu olarak kucaklayıp dolaşmaya çalışın. Düştüğümüz durumu daha iyi anlarsınız.
Öneriler:
Sabah kahvaltısı yapmayıp sadece su içmek, limonata, meyva suyu ve süt içmek. Günde 2 öğün yemek yemek, Akşam 8 den sonra yemek yememek, Acıkmadan yemek yememek. Hafif eksersiz hareketleri yapmak ve günde 50 dakika yürümek.
Vücuttaki gereksiz yağlardan kurtulmak için Günlük eksersizlere 50 dakikalık yürümeye ve Ketojenik beslenme ye geçmek önerilebilir.
Bizleri şişman gösteren önemi etkenlerden biri ; vücudun su tutması / ödem olmasıdır. Şişman görünenlerin çoğu aslında yağlı değil suludur denilebilir.
Bunlar güzel fikirler diyebiliriz. Peki nasıl oluyorda bizler ihtiyacımızdan fazla gıdayı enerjiyi fazlasıyla alıyoruz. Vücudumuzda dur artık bundan sonrası gereksiz diyecek sistem neden çalışmıyor.
Bu konuda kilit rol oynayan hormonun adı . Leptin Hormonu
Leptin hormonu, organizma günlük aktivitelerini yerine getirecek kadar gıda aldığında devreye girerek doygunluk hissi uyandırır.
Peki açlık hissini hangi hormon uyandırır ? Cevabı Grelin Hormonu.
Sürekli açım . Ne kadar yesem doymuyorum diyen birinin Leptin Hormonu çalışmıyor sadece Grelin hormonu çalışıyor demektir. diyebiliriz.
Hormonlar çatışıyor olan bizlere oluyor.
Leptin kazanırsa kolayca doyup kilo almadan kalıyoruz. Çok çalışırsa da hiç acıkmadığımız için zayıf çelimsiz biri oluyoruz.
Grelin kazanırsa gelisin kilolar, obezlik , şişmanlık aşırı enerji depolamakla stres dolu yaşam başlıyor.
Normal kilolara gelebilmek için Leptin ile Grelin i barıştırmak tan başka çözüm yok gibi. Söylemesi kolay da bunu nasıl başaracağız?
Çözüm Hipotalamus’umuzu rahatsız etmeyeceğiz. Hipotalamus sağlıklı çalışırsa mutlu ise bizde normal kilolarımıza gelir mutlu ve huzurlu oluruz.
Aslında aşırı şişmanlık yada aşırı zayıflık ve bunların sonucu dile getirmediğimiz veya ilişkilendiremediğimiz birçok rahatsızlık Hipotalamus ile yakın ilişkileri var gibi. Hipotalamusun görevlerine , yönetim alanına baktığımızda gerçekler ayrıntılı gözüküyor.
Hipotalamus ile iyi geçinmek bize önemli faydalar sağlayacak….
İyide kim bu Hipotalamus ?
Hipotalamus beyinin merkezinde yer alan önemli bir bölüm daha doğrusu beyinin kilit yöneticilerinden biri. Kim bu hipotalamus tanıyalım.
Vücudun dengeli haline homeostasis adı verilmektedir. Hipotalamus vücuttaki bu dengeyi sürekli korumaktadır.
Hipotalamusun esas görevi, vücudun metabolik olarak dengede kalmasını sağlamaktır. Bu nedenle hipotalamus kan basıncı, vücut ısısı, sıvı-elektrolit dengesi ve vücut ağırlığını ayarlar.
Hipotalamustan Salgılanan Hormonlar:
Hipotalamustan bazı hormonlar salgılanır ve bunların görevi hipofizden , troid’den ve diğer kaynaklardan hormon salgılanmasını sağlamaktır.
Bu hormonlara düzenleyici hormon yada hormon salgılatıcı hormonlar:
1. GnRH (gonadotropin salgılatıcı hormon): Hipofizden FSH ve LH hormonlarını salgılatır
2. GHRH (Growth hormon salgılatıcı hormon): Hipofizden büyüme hormonu (diğer adı growth hormon) salgılatır
3. TRH (TSH salgılatıcı hormon): Hipofizden TSH hormonu salgılatır.
4. CRH (Kortikotropin salgılatıcı hormon): Hipofizden ACTH hormonu (diğer adı kortikotropin) salgılatır)
5. PİH (Prolaktin inhibe edici hormon): Buna dopamin adı da verilir. Hipofizden prolaktin salgılanmasını önler
6. Somatostatin: Hipofizden salgılanan büyüme hormonu ve TSH hormonunun
salgılanmasını önler. Somatostatin ayrıca pankreastan, bağırsak
içindeki zardan (mukoza), tiroid bezindeki parafolliküler C
hücrelerinden de salgılanır. Büyüme hormonu dışında insülin, glukagon,
gastrin, sekretin gibi birçok hormonun salgılanmasını önler.
7. Oksitosin
8. Antidiüretik hormon (ADH)
Vücut Isısının Düzenlenmesi:
Vücut fonksiyonlarının normal olarak sürdürülebilmesi için vücut ısınsın belli bir aralıkta tutulması gerekir. Hipotalamus metabolizma hızına bağlı olarak ortaya çıkan ve bazen de çevresel etki ile yükselen vücut sıcaklığını, ısı kaybını sağlayarak ortalama 37 C olmak üzere dengede tutar.
İştahın düzenlenmesi
Hipotalamusta beslenme merkezi ile doyma merkezi vardır. Leptin ve Grelin hormonlarının denetimi buradan yapılmaktadır (Tıbbi bilgilere göre).
Hipotalamusun Psikolojik durum, Davranış ve Libido/cinsellik Üzerine Etkileri olduğu iddia edilmektedir.
Bu gün için Hipotalamusun bilinen görevleri :
- Vücut ısısı;
- Susuzluk;
- İştah ve kilo kontrolü;
- Duygusal durumlar;
- Uyku;
- Cinsel dürtü;
- Çocuk doğurma;
- Kan basıncı;
- Kalp Hızı;
- Sindirim sistemi;
- Vücut sıvılarını dengelemek.
- Hipofiz bezinden salgılanan hormanları kontrol eder salgılanma kararlarını verir.
- Büyüme hormonlarını kontrol eder. Ne zaman, ne kadar büyüme yapılacağı kararını verir.
- Kan basıncını dengede tutmak için su içme ve tuzlu yeme isteği veya isteksizliği oluşturmak
- • Vücut ısını dengede tutmak
- • Enerji metabolizmasını dengede tutmak için beslenme, sindirim ve metabolizma hızını düzenlemek
- Üremeyi sağlamak için çiftleşme, gebelik ve süt salgısını sağlamak
- Strese karşı acil cevabı oluşturmak için kas ve dokulara kan akımını ve adrenal bezlerin salgısını sağlar.
- Uykuyu düzenler.
- Hafızanın düzgün çalışmasını sağlar,
Hafıza ve Uyku Üzerine Etkisi
Hipotalamik hasarı olan çoğu hastada kısa veya uzun döneme ait hafıza kusurları ve hatırlama güçlüğü geliştirdiği iddia edilmektedir.
Hipotalamus-orta beyin kavşağı uyku ve uyanıklık için çok önemli bir bölgedir. Ön hipotalamusda “uyku merkezinin” yer aldığı ve bu bölge hasarında hiperaktivite ve uykusuzluk geliştiği düşünülmektedir.
Hipotalamik bölge hasarlarında ya aşırı uykusuzluk ya da somnolans (uyku hali) geliştiği iddia edilmektedir.
Not:
1.Bilgiler ulaşabildiğimiz kaynaklardan edinilmiştir. Kaynakların bilimsel düzeyleri konusunda detaylı bilgiler derlenmemiştir. İleri zamanlarda bilgilerin bilimselliği eklenebilir.
2.Buradaki bilgileri öneriler olarak değerlendirilmeli. Konular ile ilgili uzmanlara danışılmadan kararlar alınmamalı.
devamı gelecek….
Hareketsizlik vücudumuzu balon gibi şişirir…
Hareketsizliğin en önemli sonuçlarından biri. Vücudumuzun balon gibi şişmesi olur. Şişmenin anlamı suyun hücrelerde birikmesi demektir.
Tıbbi karşılığı ödem yanı su tutma sorunu. Hareket etmeyen bölgelerde tüm hücreler su tutmaya başlar.
Doğru dürüst yemiyorum ama şişmanlıyorum…
Diyenlerin çoğu hareketsiz bir yaşamı seçenlerdir. Aslında yağlanmıyorlar vücutları aşırı su tutmaya başlıyor. Ödem oluyorlar. Sıkça rastlanan ödemler ; kalçadan ayak bileğine kadar olan kısım. Koltuk altı ve bel çevresinde, Karın bölgesinde sık rastlanan ödem(su tutma ) görüntüleridir. Boyun bölgeside az raslansa bile ödem görülür. Boynunuzda ödem oluşturmak isterseniz tüm gün boynunuzu hiç hareket ettirmeyin. Boynunuzda ödem olsun istemiyorsanız boyun eksersizlerini öğrenip hergün yapılan bir alışkanlık edinmektir
……………………………………..
Ödem neden oluşur / Vücut neden su tutar ?
Ödem/ Hücrelerin su tutması ; hücreleri besleyen ve bakımını beyaz kan yapmaktadır . Beyaz kan dolaşımı çalışmadığında o bölgelerde beyaz kan sürekli gelir fakat çıkamaz. Beyaz kan dolaşımı kırmızı kan dolaşımı gibi kalp pompalaması ile olmaz.
Beyaz kan dolaşımının kalbi yoktur. Çalışma sistemi kasların kasılması ile olur. Hareket ile çalışan bir dolaşım sistemidir. Uzunca bir süre hareketsiz ayakta kalırsanız ayaklarınız şişer . Oturup ayak bileklerinden ayağınızı sürekli hareket ettirirseniz bir süre sonra şişkinliğin gittiğini görürsünüz.
Ödemin ilacı : İlgili bölümdeki kasları çalıştırmaktır. Bu kadar basittir. Yatıp ayakları yukarı kaldırmakta ödemi azaltmakta etkilidir. Ama temel esas kasların çalışmasıdır. Bunu sürekli günlük yaşam içinde yapmayı alışkanlık edinmek gerekir.
Devamı gelecek…
…………………………………….
Beslenme ve kilo kontrolü ile ilgili dikatimi çeken bilimsel ve etkili bir çözümü paylaşacağım :
Ketojenik Beslenme , Yürüyüş ve Sağlık Eksersizleri ….
Ketojenik beslenme nedir?
Ketogenik beslenme, Johns Hopkins Tıp Merkezi’nde çalışan araştırmacılar tarafından epilepsili hastalar için ve ilaçla tedavisi olmayan hastalar için 1920’lerde tasarlanan çok düşük karbonhidratlı bir beslenme programıdır. Diğer tabiri yağ yiyerek yağ yakma tekniği.
Ketojenik beslenme programının olası iddia edilen faydaları :
- Kilo verme (Ketojenik diyet ile zayıflayanlar adeta kilo verme motoru gibi çalıştığını dile getiriyorlar)
- Ketojenik beslenme ve spor vücuttaki iltihaplanmayı engelliyor
- Vücut direncini artırıyor
- Diyabeti engeller
- Kanserle mücadelede destek olur
- Tokluk hissi verir ve daha az gıda tüketirsiniz
- Ömrü uzattığı biliniyor
- Yaşlanma belirtilerini azaltır, ortadan kaldırabilir
- Hormonları dengeler
- Ketonlar daha az serbest radikallerin ortaya çıkmasına yol açar, yani yaşlanma hasarını engeller
- Kolesterolü dengeler
- Beyin ve zihin sağlığını güçlendirir
- Alzheimer ve demans ile mücadele eder
Ketojenik beslenme nedir ?
Ketojenik beslenme temelde protein ve yağ tüketimini arttırarak karbonhidrat tüketimini azaltmaya dayanıyor. Örneğin ekmek, makarna ve pilav gibi karbonhidratlar yerine balık, tereyağı ve kırmızı et tüketmek ketojenik diyetin temel prensipleri arasındadır.
Yağ tüketerek nasıl yağlarımızdan kurtulacağız ? Sorusunun cevabı : Vücudun Yağ yakmak için Yağlara ihtiyaç vardır. Yağ yiyerek yağ yakmanın sırrı burada olduğu söylenebilir
Ketojonik beslenme uygulandığı zaman vücut ana enerji ihtiyacı olan karbonhidrattan mahrum kalır. Bu durumda vücut ihtiyacı olan enerjiyi yağ yakarak elde etmek zorunda kalır.
Vücudun bu yağ yakma moduna girmesine “keton” denir ki diyetin adı da buradan gelmektedir. Bu aşamada vücut enerjiyi hem tükettiğiniz yağlardan, hem de vücudunuzdaki yağlardan almaya başlar. Bu da tam olarak istediğimiz şeydir.
Genel bir fikir oluşturması açısından ketojenik diyeti uygularken;
%10 veya daha az karbonhidrat
%15-25 protein
%60-70
şeklinde besin değerleri dağılımı yapabiliriz.
Ketojenik diyet programı ile ilgili genel bir özet geçecek olursak bu diyet aslında bir diyet programı değil, beslenme biçimidir.
Bu Besinleri Ketojenik beslenmede Tüketebilirsiniz
Tereyağı
Zeytinyağı gibi sağlıklı yağlar
Kuru yemişler,
Süt ve süt ürünleri
Et çeşitleri
Avokado
Yumurta
Tüketilmemesi Gereken Besinler :
Ekmek, makarna, pilav gibi karbonhidratı yüksek gıdalar, meyveler (çok az miktarda günde bir kere tüketebilirsiniz), kök sebzeler, içinde mısır şurubu, glikoz şurubu gibi gizli şeker barındıran meyve suyu, bal, pekmez vb. gıdalar.
Unutulmaması gereken yeni beslenme biçimine geçerken ilgili uzman doktorunuzun önerilerini dikkate almalısınız.
Uzmanların önerilerinden biri yumuşak geçiş yapılmasıdır. Karbonhidratı birden bire kesmeden yavaş yavaş azaltarak uygulamak gibi.
Hepimiz farklı vücut özelliğine sahibiz. Çok kişide etkili olumlu olan bir uygulama bir başkasında olumlu olmayabilir.
Devamı gelecek….